SEO Nedir, Neden Bu Kadar Konuşuluyor?
SEO …
SEO… son yıllarda dijital dünyada en çok konuşulan şeylerden biri. “SEO yapın”, “SEO şart”, “SEO yoksa görünmezsiniz” gibi şeyler her yerde. Ama biri çıkıp şöyle adam akıllı anlatmıyor: seo nedir, ne işe yarar, kimler için gereklidir, nereye kadar yapmalı? İşte bu yazıda biraz iç dökeceğiz, biraz örnek vereceğiz. Abartmadan ama hafife de almadan.
Çünkü bazı şeyler çok büyütülüyor, bazılarıysa yok sayılıyor. Ortasını bulmak gerek. Haydi bakalım.
Arama Motoru Optimizasyonu: Google’ın Bizi Nasıl Gördüğü
Şimdi şöyle bi şey var. Web siten var diyelim. Çok güzel bir ürünün var. Belki hizmet veriyorsun, belki blog yazıyorsun. Ama kimse bilmiyor seni. Neden? Çünkü arama motoru seni görmüyor.
İşte arama motoru optimizasyonu, yani SEO, tam burada devreye giriyor. En temelde, siteni google gibi arama motorlarına daha “anlaşılır” hale getirme işi. Ama sadece algoritmalara değil, insanlara da hitap etme çabası.
Eskiden SEO daha kolaydı. Anahtar kelimeyi 50 kere yaz, 10 tane backlink al, üst sıralara çık. Ama artık öyle değil. Google artık daha zeki. İçeriği, kullanıcı deneyimini, mobil uyumu, hızını, her şeyi değerlendiriyor. Hatta daha da ileri gidiyor: kullanıcının aradığı şeyi bulup bulamadığını bile ölçüyor.
Yani sadece iyi bir içerik yetmiyor. İçeriğin doğru yerde, doğru şekilde, doğru zamanda görünmesi gerekiyor.
Ve işin acı tarafı şu: dünya genelinde yapılan aramaların %90’ı sadece ilk sayfada sonuçlanan tıklamalardan oluşuyor. İkinci sayfaya geçen sayısı çok az. Yani sen ikinci sayfadaysan, neredeyse hiç yoksun.
SEO Sadece Teknik Bir Şey mi? Yoksa Strateji mi?
Bu da hep karıştırılıyor. SEO sadece teknik bir şey sanılıyor. İşte title etiketi, meta description, alt tag falan… Bunlar elbette önemli. Ama yetmiyor.
SEO aslında bir strateji. Kime görünmek istiyorsun? Hangi anahtar kelimelerde? Rakiplerin kim? Onlar ne yazıyor? Sen onlardan nasıl farklısın?
Bir müşterim vardı, butik çanta satıyordu. Site çok güzel. Ürünler kaliteli. Ama satış sıfır. Çünkü site “çanta”, “el yapımı çanta”, “doğal deri” gibi kelimelerde hiç görünmüyor. Sadece “home” yazıyordu başlıkta. Alt etiket yok. Ürün açıklamaları boş. E haliyle google da bakıyor, “bu site ne satıyor?” bulamıyor. Sonuç: görünmezlik.
Ona şunu dedim: “senin ürünlerin çok iyi, ama google görmüyor seni. Görmediği şeyi nasıl önerisin?” Sonra başladık. Başlıkları düzelttik. Açıklamaları özgün yazdık. Anahtar kelimeleri doğal yerleştirdik. Görselleri optimize ettik. 1 ay sonra 2 satış, 3 ay sonra her gün sipariş gelmeye başladı.
Yani SEO sadece teknik değil. Bir yön bulma işi.
“İyi bir içerik yazarsam yeter mi?” sorusunun cevabı: Hayır
Bu da çok soruluyo. “Ben zaten iyi yazıyorum, SEO yapmasam da olur mu?” Olmaz. Maalesef.
Çünkü arama motorları senin ne kadar iyi yazdığını ilk bakışta anlamıyor. Onlara yardım etmen lazım. Nerde ne olduğunu göstermen lazım. Google’ın gözüyle bakmayı öğrenmen lazım.
İyi bir içerik şunları içermeli:
- Konuya odaklı başlık
- Anahtar kelimelerin doğal kullanımı
- Mantıklı yapı (başlıklar, alt başlıklar)
- Mobil uyum
- Sayfa hızı
- Görsellerin optimize edilmesi
Ama bunların yanında kullanıcıyı tutman da şart. Çünkü google sadece “geldi mi?” değil, “ne kadar kaldı?”ya da bakıyor. Hemen çıkıyorlarsa, demek ki içerik tatmin etmiyor. Yani sen bi düşün: biri senin bloguna geldi, 5 saniye sonra çıktı. Google ne düşünsün? Tabii ki “bu sayfa işe yaramıyor” der.
O yüzden site içi optimizasyon sadece arama motoruna değil, kullanıcıya da yapılmalı. Bu da SEO’nun iki yüzü gibi düşünülmeli. Hem makineye, hem insana hitap.
Anahtar Kelimeler: Gerçekten Bu Kadar Kritik mi?
Evet. Ama sadece “anahtar kelimeyi geçirdim” diye değil. Doğru yerde, doğru şekilde geçirmek önemli. Mesela bu yazıda sen fark etmeden birçok kere “seo”, “arama motoru”, “daha iyi bir” gibi kelimeler geçti. Ama gözüne batmadı değil mi?
Çünkü mesele bu. Doğal kullanım. Google da bunu istiyor.
Bir istatistik: İlk sıradaki sitelerin %95’i, başlık, açıklama ve ilk paragrafında hedef anahtar kelimeyi içeriyor. Demek ki işe yarıyor. Ama spam gibi olursa tam tersi etki yapıyor. Bu da önemli.
“Peki kaç kere geçmeli?” sorusu da çok soruluyor. Cevap: kaç kere gerekiyorsa. Ne az, ne fazla. Sadece zorlamadan yaz.
Ve unutma, sadece ana sayfa değil, her sayfa optimize edilmeli. Ürün sayfaları, blog yazıları, hakkında kısmı… Hepsi birer fırsat. Hepsi birer kapı.
SEO Sürekli Değişir, Ama Temel Aynı Kalır
Ha bu arada… SEO sabit değil. Bugün işe yarayan şey yarın etkisiz olabilr. Google’ın algoritmaları sürekli güncelleniyor. Hatta bazen çok ani değişiklikler oluyor. Bir sabah kalkıyorsun, bütün sıralama değişmiş.
Ama şu hep sabit kalıyor: kullanıcıya değer veren site kazanıyor. Hızlı, temiz, içerik dolu, anlamlı bir site. Google hep bunu istiyor. Ve seni buna yönlendirmeye çalışıyor.
Yani günün sonunda, SEO = fayda. Nokta.
Sonuç: SEO Gözünde Büyümesin, Ama Gündeminde Olsun
SEO nedir sorusunun cevabı, aslında senin hedefinle ilgili. Eğer görünmek istiyorsan, eğer daha fazla kişiye ulaşmak istiyorsan, eğer satış yapmak istiyorsan… o zaman SEO şart. Ama korkma. Roket bilimi değil bu.
Yavaş yavaş başla. Önce başlıkları düzenle. Sonra içerikleri gözden geçir. Anahtar kelimeleri araştır. Küçük adımlarla ilerle.
Ve unutma, SEO bir kere yapılan bir şey değil. Süreklilik ister. Tıpkı spor gibi. Bugün yapıp 3 ay yatarsan formdan düşersin. Ama düzenli olursan, sonuç gelir.
Sen hazırsan, SEO da seni hazır bekliyor. Başlamak için en iyi gün belki de bugündür.